26 Mayıs 2015 Salı

Kedi Yağmurda Şarkı Söylüyor !

Merhaba,

Uzun zamandır yazmıyorum; anlatacak bir şey olmadığından, vakit darlığından ya da herhangi başk bir sebepten değil. Kendimden bile çekinir hale geldim. Yaşadıklarım, yaşayacaklarım ve yaşıyor olduklarımdan biraz sıyrılmak istiyorum artık. Tatile çıkmak istiyorum. Sıcacık elini tutabileceğim biriyle sahilde sabahlara kadar sohbet etmek istiyorum.

Hayatımdaki en etkili değişiklik sanırım annemin eşcinselliğime biraz daha sıcak bakmaya başlayışıydı. Bir kaç Kore yapımı film izlemiş ve yaşananları görünce üzülmüş, öyle dedi. Bu konuyu uzun uzadıya başka bir yazımda anlatacağım. Bir başka değişiklik ise aniden evine gitmeyi kabul ederek kendimle çekiştiğim ve sonunda çok sevdiğim bir arkadaş edindiğim buluşma var. Arkadaş gibi de değiliz. Yabancı gibi sanki, bilmiyorum. Okulumla alakalı sorunlarım devam etmekte. Bu bölüme ait hissetmiyorum kendimi. Ses de çıkaramıyorum. Sadece çatışmaktan yorulduğumdan susup kavga çıkmasına izin vermiyorum. Mutluluktan havalara uçatak aldığım iki skinny i artık giymiyorum. Yurtta sanırım ağlamadan tek bir günüm geçmiyor. Ah ilk defa bira içtim. Ve şu an muhteşem büyük bir boşluktayım.

Günü hatırlamıyorum birisi Hornet'ten mesaj attı. Yurtla alakalı yorun yapınca tanıdık birisi galiba diyerek tedirgin oldum. Ve sonrasında konuştukça blogumu okuyup bana yazan biri olduğu ortaya çıktı. O anki duygularımı açıklamak çok zor, o an hissettiğim o değerli olma durumunu bir daha sanırım hissedemeyeceğim.

Bir insan bu kadar mı rahat konuşur? Bu kadar mı germez karşısındakini? Bu kadar mı özgüveni olur? Konuştukça daha da konuşasım gelen o arkadaşımızla uzun uzadıya sohbet edip bir kaç hafta konuşup güvenmeden telefonumu verdim ve iki üç gün sonra evine gittim. Nasıl mı? Ne demek istediğimi anlayabilen ve gayet de rahat bir kişilik olması zaten ona ısınmamı sağlamıştı. Ama kendine ukalalık yapmadan güvenebilen ve oldukça makul konulardan konuşabilen başka bir eşcinsel bireyle tanışmamıştım. Ne kadar etkilediğimi siz anlayın yani. Okul çıkışında pilav yapacağını söyleyerek çağırdı. Ben de 10 dakika öncesinden tıka basa yemek yemiş ve doymuştum. Yine de onun yanına gitmek istediğimden kabul ettim ve evine gittik. Dağınık dediği evde sadece dergilerin yerleri karışıktı. Şaka gibi. Önce çok çekindim ama asla "Neden buradayım ben?" gibi düşüncelerle pişman olmadım. O an bir şeyler yaşayıp postalayacak tiplerden bile olsa fark etmezdi sanırım. Beyefendi pilavını yaparken püf noktalarından bahsediyordu ve salak salak sırıtıp her dediğine gülüyordum. "Hadi birlikte olalım. Grup yapsak sen de katılır mısın? Kaç defa biriyle oldun? Aletinin boyu ne kadar?" gibi salak saçma sorular ve muhabbetlerle yüz yüze kalmış biri olarak bana güncel olaylardan, futbolu sevmeyişinden ve yumurtanın kokusunu sevmediği için dolabındaki yumurtaların bozulduğundan bahsedebilen birisi çıkınca haliyle aşırı derecede etkilendim. (Bir önceki öğünde me yediğini hatırlamayan Kedi'ye de bakın siz.) Bir de yoğurt almış. Ben zaten bol kepçeden koyduğu pilavı nasıl bitireceğim diye düşünürken beyefendi kabın yarısını boca ediverdi. İçimden yandım nidaları eşliğinde yemeye çalışırken fark ettim ki midem almıyor. Eh hadi o zaman diyerekten tam gaz kaşıklamaya başladım. E son bir kaşık kalınca sa bırakıverdim ki sen misin o son lokmayı bırakan Kedi? Arkadaş dövecekti resmen. Ardından kahve yapmak istedi ve ben de onay verince (hiç aklımdan çıkmıyor.) gülümseyerek kahve makinası(/makinesi I don't know.)na bir gidişi vardı ki sormayın. (Yazar sırıtır.)

Lenslerimi çıkarmak için banyosuna gittiğimde ayrı bir şok daha geçirdim. Tek yaşayan bir erkeğin bu kadar temiz olması şaşırttı açıkçası. Gözlüklerimi takıp tekrar yanına döndüğümde resmen çıplak gibi hissettim ve içimi okuyarak "Sana yuvarlak olanlar daha hoş olur." didi. (hihihi)

Bir neye inandığı belli olmayan varlık olarak imana gelip "Yüce Ya Rab! Neler yaratıyorsun?" dedim mi dedim! Akşam üzeri 5 gibi gidip 9'da ayrılınca arkadaşım da bayağı dalga geçti ama inanır mısınız o gece o evde uyumak istedim. Evinden çıkıp aptal aptal sırıtarak yurduma doğru ilerlerken arkadaşımla mesajlaşıyorduk ki "Gelsene Alsancak'tayım." deyiverdi. O mutluluk ve gazla pat diye gidiverdim. Bir de oturduk bir mekana. Hayatımda ilk defa alkol alacağım. Ne büyük marifet ama.

Çekiniverip menüye bakar iken orada alkollü kahve gözüme ilişti onu söyledim. Meğer viskiliymiş de viskileri kalmamış. Kalsaymış Yeşilçam'ın ünlü "Seviyorum uleeen!" repliği ile çığlık çığlığa Kordon'da sendeler dururdum. Bir de arasa hıçkırdım mı tamam. Birer bira söyledik ki adı neydi, nasıl bir şeydi hatırlamıyorum. Bu arada çoğunuzun nefret ettiği bira kokusuna ben bayılırım. Kendimi güvende hissettirir. Neden derseniz de babamdan görmediğim şefkati amcamdan gördüm. Kucağına alır "Kamyon alacam sana." derdi. Deri ceket ve bira kokardı ve genelde ben dizindeyken kolu bana sarılı olurdu. Hiç unutmam. Ah neyse konuş konuş bitiremedim. Onu dedi, bunu yaptı, şöyle gülümsedi diye diye geceyi ediverip yurduna geç kaldıım. Şarjım da çok az idi o yüzden mesaj atıp haber verdim. Yurda gidip telefonu açınca biz mesaj gördüm ki o gece muhteşem bir huzur ile uyumamın sebebi o idi sanırsam. "Yurda gidince haber et." :333333

Anormal bir insan olduğumu kabul ederek bir şey itiraf edeceğim. Benim için küçük şeyler çok önemlidir ve en çok onlardan etkilenirim. Bu yüzden twitter ve blogumu azıcık karıştırıp yazmış olması içimde çok farklı bir his uyandırdı. Hiç bu kadar özel hissetmemiştim ne yalan söyleyeyim. Ve ilk defa cesaret edip birinin evine gittim. Zerre pişman değişim hatta iyi ki gitmişim diyorum. Sınavları olduğundan çok konuşamıyoruz. Konuşmak istediğini de pek sanmıyorum. Gece saat 04:29. Düşünmekten uyuyamıyorum. (Yazar kikirder.)

Daha yazmak anlatmak istediğim çok ama çok şey var. Bu arada blogumun tasarımını değiştirmeyi ve hatta tumblr'a geçiş yapmayı planlıyorum. Bu konuda da fikir verirseniz mutlu olurum ^^

ve son olarak size çoğu ünlü şarkıcıdan daha çok sevdiğim coverlarıyla tanıdığım bir şaheserin videosunu bırakacağum. Tadını çıkarın ^^

Kedi