Sevinsem mi, üzülsem mi bilemiyorum ama tatile gidiyorum. İzmir'deki son haftam. Ailemin yanına gideceğim için seviniyorum ama buradaki rahatlığın %1'ini bile göremeyeceğim için de üzülüyorum.
LYS'ye tekrar girerek okulumu ve bölümü değiştirmeye çalışıyorum bu sene. Babam tutturdu "Doğu'yu da yaz." diyerek ama üzgünüm buralardan bir yer gelmezse bu vasıfsız bölüme devam edeceğim ve seneye tekrar deneyeceğim. Kavgalar, kavgalar...
Daha önce bahsetmedim sanırım ama bahsettiysem de küçük bir hatırlatma olsun. Hornet'te birisi bana "Güvenip de kimsenin evine gitme. Kendini yalnız hissettiğin anlarda bile bu tarz teklifleri kabul etme." diye mesaj geldi. Doğal olarak ürperip gerildim. Çünkü yakın zamanda birinin evine gitmeyi kabul etmiştim. Aklıma "Acaba o mu?" sorusu gelmedi değil. Ve "İçim içimi yiye dursun." demektense açıkça ona sordum. Kendisi olmadığını ve büyük ihtimalle blogumdan bir saldırı düzenlenmiş olabileceğini vs. söyledi. Tabii ben anlatıyorum akıllı gibi, çocuk bu süreçte bloguma girip onun hakkında yazdıklarımı okumuş. Bir 10 dakika kadar sonra "Tok olduğunu bilsem çağırmazdım. Öyle bir amacım yoktu." diye mesaj geldi. Önce sadece "Biliyorum." dedim ve ardından rahatsız hissetmeye başladım.
Uzunca bir açıklama yaptıktan sonra "Kendine iyi bak." temalı bir sonla mesajımı bitirip yolladım. Çünkü biliyordum hem benim hem de onun için sinir bozucu bir durum olacaktı öğrendikten sonra "arkadaş" olarak devam etmemiz. Ama o öyle yapmamızı istedi ki ben de kırmadım kabul ettim. Sıradan muhabbetlere devam ederken gittikçe mesajları seyrelmeye başladı ki beklediğim bir durumdu bu. En sonundaysa tamamen yazmamaya başladı. Üzüldüğüm tek nokta değerli bir arkadaşı kaybetmiş olmamdı.
Bayılmamın arkasından getirdiği depresyon sürecinde filmlerde olduğu gibi geçici süreli hafıza kaybı falan yaşıyorum herhalde ki ondan sonraki ilk pansuman yapılana kadar geçen 3 gün yok. Sadece ağladığımı hatırlıyorum. Ve o üç gün içerisinde 90 tl harcanmış. Annemlere bir şey söyleyemedim tabi ki. Çünkü hiç bir zaman ben paradan değerli olmadım. Memlekete finaller ve LYS öncesinden dönmek istediğim için babam bana dönmemi burada tatil yapar gibi bir hafta geçirmemi hatta yolda gidecek parayı yollayacağını söyledi ve ben de kabul ettim çünkü elim de dardı.
Bursumu aldım ve direk kredi kartı borcumu ödedim. Elimde kaldı 30 tl. Şaka gibi 30 tl. Ne yapsam ne etsem diye karalar bağlarken anneme 90 tl harcadığımı değil de babamın tatil için yollayacağı parayı sordum. Çünkü zaten onlara göre "çok" harcıyorum. Bir de 3 gün içerisinde 90 tl gittiğini duyarlarsa sorun olurdu. Ve inanın ben kavga çekecek durumda değildim. Ardından babam o parayı yolladı. Ama ne yollamak. Ağzıma etti desek yeridir. Kendisi teklif ettiği halde. Neyse. Benim dönüş bileti almam lazım ve yolladığı para 80 tl civarı idi ve elimde kalan tek para o şuan. Bana da bileti sen al dedi beyefendi. Hayır komik gelen yanı şurada; zaten 80 tl olan otobüs biletini alabilecek kadar gücüm olsa senden para istemem değil mi?
İnanın darlanıyorum bu aralar. "Durumu yoktur belki neden bu kadar bencilsin?" diyebilirsiniz. Üzgünüm. Sigara paketlerinin tanesinin ne kadar olduğunu biliyoruz. Benim bir aylık harçlığımı o 10 günde içiyor. Ve ben her gün Starbucks , o bar senin bu kafe benim birisi de değilim. 300 tl ile bir ay geçinmek sanırım azıcık zor olsa gerek :') Ayda bir çıktığım yemeğe de laf ediliyor . Tamam sakinim. Onları seviyorum. Hayat güzel, sağlıkları yerinde, mutluyuz ^^
Bu yazımda size iki müzik bırakıyorum ^^ Hihi
Umm ilk kez bahsedeceğim ama ben kitap yazıyorum. Ve manyak diyebilirsiniz ama kitap yazarken bir sahnede arka planda hangi müzik olmalı diye ayarlamalarımı da yapıyorum :D Bir film sahnesi gibi hayal edip en ince ayrıntısına kadar yazdığımdan da bana "Çok ağdalı bir dilin var." gibi eleştiriler geliyor.^^
Bu şarkılardan biri kitabımın coming- out sahnesinde ki background bebeksisi :D ;
Hans Zimmer - Time
Diğeri ise benim çok ama çok sevdiğim bir Güney Kore filmi olan A Werewolf Boy'un şüphesiz en sevilen soundtracki ;
Park Bo Young - My Prince
Filmden biraz bahsetmek istiyorum. Asyalı filmlere aşina iseniz ağır derecede cinselliği kullandıklarını fark emişsinizdir. Ben ve annem oturmuş "Adam akıllı izleyecek film yok yeaa.." temalı araştırmalarımızı yaparken ben bu filmin kapağına denk geldim ve o an biliyordum çok seveceğimi. Ki benim hayranlıklarım böyle başlar. İlk görüşte deli gibi severim ondan sonra öyle gider :D Neyse,
Aşık olduğum afiş (Gözleri kalp olmuş emoji)
Film kurt gibi yetiştirilen, medeniyetten uzak olan bir genç ile tatlı bir kızın arasındakileri anlatıyor. (Spoiler vermemek için yırtınan yazar örneği vol.1165151) Filmin isminden de azıcık anlaşılacağı gibi fantastik sınıfına girebilecek bir film bekliyorsunuz. Öyle sayılır da zaten. Ama dram kısmı o kadar ağır ki şahsen benim gibi biriyseniz ağlamayı geçip sesli sesli hıçkırıklara boğulacaksınız derim :D Annemle izlememize rağmen ben nefessiz ağladım sanırım her sahnesinde. Ki film bittiğinde böyle yüreğinize fil oturuyor. Yazarken bile gözlerim yaşardı :D Çünkü zeki gibi müziğini dinliyorum.
Filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Beğeneceğinizi umuyorum ki belki bir parça ne kadar aşırı-gereksiz-romantik olduğumu anlarsınız . Yalnız ölcem beeğn :( Tabii ki o zamanlar tek aşkım Cheolsu'nun güzel bir şey yaptığında başını okşattığı her sahnede ağlamadım.
Trailer ^^ -
Tumblr'da bulduğum bir kaç fotoğraf ve gif;
Umarım beğenirsiniz ~ Kendinize iyi bakın, Görüşmek üzere ^^