Hayat her zaman toz pembe değildir...
Komikli görünmeye çalışarak yaptığım girişten sonra asıl yüzümü göstermek istedim.
14 yaşında ilkokulu yeni bitirmiş liseye geçiş yapacağım yazın verdiği heyecanla sınav sonuçlarını bekliyordum. Babam beni sürekli iş yerine (bir dükkandan çok topluma açık bir merkez - spor, eğlence vb. - ama ne olduğunu açıklamayacağım) çekiyordu. Çünkü resimlerimde hep ölen birileri vardı. Ve başında ağlayanlar...
Hep ağır konuları işleyen rock ve türevleri müzikleri dinler genellikle ağlardım. Beni mutlu eden şeyler kitaplar ve resim çizmemdi. Onlar olmadan bu konuma gelemezdim diye düşünüyorum. Neyse. Babamın iş yerinde yine sıradan bir gün orada bakıcılık yapıyorum kardeşlerime, bir çocuk yaklaştı bana. Oturuyordum. Dolayısıyla önüme geldiğinde başımı kaldırdım. Kafası ve omuzları tam güneşin önüne geldiğinden filmlerdeki gibi bir görüntü oluştu. Tıpkı aziz figürleri gibi :P
Yanıma oturdu. Gözleri bal rengiyle kahverengi arası anormal bir renkti. Anormal diyorum çünkü ışıkla canlandığına yemin edebilirdim. Sanki irisleri akışkan parlak bir sıvıyla doluydu. Tanrım kalbim çok hızlı çarpıyordu. Sonra adımı tahmin etti.(Babam söylemiş. Öyle zihin okumak filanlar yok. Maalesef. ) Kendini tanıttı. Ve ben eridim. Sesi çok güzeldi. Dağınık saçları 1-2 aylık uzatılmıştı. Biliyordum çünkü aynı saç modeline sahiptim. Geniş elmacık kemiklerinin üzerine serpiştirilmiş çilleri çok yakışıyordu. Kalın kaşlarının ardındaki gözleri sadece çok yakından belirginleşiyor onun dışında uzaktan birer çizgi halini alıyorlardı.( Miyop olmama rağmen gözlerinin içine kadar incelemişim.)
Benim istediğim lisede 1. sınıfı bitirdiğini ve babamın iş yerinin sahibinin oğlu olduğunu söyledi. Babası açılsın diye oraya ücretsiz çalışması için gönderiyordu onu. Benim hikayemin aynısıydı yani. Ve ben o günden sonra, istemeden gittiğim o iş yerine her gün gittim. Tüm yaz...
Telefonum yoktu henüz. Babam onların arasında utanıp sıkıldığımı görünce almıştı bir tane. Dünyalar benimdi artık. Bir de numarasını almıştım. Mesajlaşıyorduk. (O zamanlar eşcinselliğin ne olduğunu bilmiyordum. Ve itiraf etmem gerekirse ondan sonra kimseye böyle saf bir aşk besleyemedim.) Ona sürekli şiirler yolluyor, onu ne kadar sevdiğimden bahsediyordum. Hiç yanında cinsellikten bahsetmediğimden bir gün sorgulamıştı. Ben de abartılı şekilde bahsetmeye başladım. Sonra anladı istemediğimi ve gerek olmadığını söyledi. Abartıydı ve gereksizdi. Çünkü bilmiyordum. Çünkü ben ilk kez boşaldığımda ağlamıştım korkudan. Babam bana asla bahsetmezdi bu konulardan ve vücudumu bana tanıtmamıştı. Lisenin ilk yılı boyunca mastürbasyon yapmadan her uykumda boşaldığımda korka korka kendi çamaşırlarımı yıkarken ağladığımı bilirim, bende sorun var diye düşünerek. Neyse...
Ona şarkılar öneriyor aşk sözleri yazıyordum. Hiç terslemedi beni. Hatta arkadaş ortamına çağırdı. Babam izin vermedi gidemedim. Ona en sevdiğim kitaplarımı verdim okusun diye. Okumadı :) Liseye başlamadan 1 ay önce benimle konuşmayı kesti. Ve benimle aynı katta olduğundan teneffüslerde göz göze gelince ağlayasım gelirdi. Edebiyat öğretmenlerimin bayılarak okuduğu denemelerimde ve kompozisyonlarımda her konuyu ondan örnek vererek, ona yorarak ele almıştım. Beden eğitimi derslerimiz bir üst sınıflarla ortaktı ve onların sınıfıyla birlikte giyiniyorduk. Tüm arkadaşları ayakkabı bağcıklarımın birinin renginin diğerinden farklı olmasıyla ilgili dalga geçiyordu. Erkekliğiniz ayaklarınızda mı? diye sorunca da susuyorlar penisimi göstermemi istiyorlardı. Ben bu ortam için çok farklıydım. Çok korkak ve çekingendim. Ona bir sürü resim çizmişim. Ama o veremeden benimle konuşmayı kesmişti.(3. sınıftayken bir arkadaşımla gönderdiğimde aldığını görünce de saatlerce ağlamıştım.) Ona hiç cinsel açıdan ilgi duymamıştım. Sadece elini tutmak bir de öpmek istiyordum. Onunla uyumak hatta ona yemek yapmak. Mastürbasyonu öğrendiğimde pişman oluyordum. Ona ihanet ediyormuşum gibi geliyordu. Çünkü bastırılmıştım. Çünkü bilmiyordum.
Ve ardından ilk sanal ilişkimi facebookta 2. sınıftayken yaşadım. Kendimi tanıma evresindeyken her iki role de bürüneceğimi düşünüyordum. Ve eşcinsellik sadece sexti benim için. Çünkü sorabileceğim bana rol model olabilecek kimsem yoktu. Ortamda herkes kendini pazarlıyordu. Bu yüzden ben onunla bunları yapamam diyerek onu arkadaşça seviyorum diye kendimi kandırmıştım. Yanlış başladım bu ortama. Deli cesaretiyle telefon numaramı verdim. Nefes alış verişlerimle boşalan insanlarla muhatap oldum. Görebileceğiniz en iğrenç girişi yaptım eşcinsel hayatıma. Her zaman narindim. Hep sevimliydim(feminen anlamında) ve hep bebeklerle oynadım. Evciliğe bayıldım. Prenses resimleri çizmesi için anneme yalvardım. Aynısını çizmeye çalıştım. Ve gün geldi uyuya kaldığım bir anda mesajlarımı yakaladılar. Tabii ki penitration(böyle yazılıyordur umarım) gibi terimler değil açık öz anlatımla birbirimizi sanal olarak tatmin ettiğimizden ailemin anlaması saniyelerini almadı. Ne mi oldu? Annem kasıklarımı tekmeledi. Saçlarımdan tutarak beni yatak odalarına sürükledi ve babama okuttu mesajları. Babam o kadar hızlı vurmuştu ki acıyı hissedememiştim. Telefonuma el koydular.
2. ilişkim bana istediğim her kitabı alan Çakma Model. Onda da uyuklarken yakalandım. Bu sefer babam beni liseden almak için okuluma gitti. Beni odaya kapayıp 3 gün çıkarmadılar. İngilizce öğretmenim babamı okuldan kovmuş. Herkese intihar ettiğim haberi yayılmış. Müdür yardımcımız yasal yollara başvuracağı konusunda tehdit etmiş babamı. Ve 3. günün sonunda beni odadan çıkardıklarında ağlamaktan göz pınarlarım kurumuş bir vaziyette onlara sarılmak için sabırsızlanarak karşılarına çıktım. Hiç bir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Onlara olan sevgi sözcüklerimi bir bir yutup attıkları nutukları dinledim. Babam beni kerhaneye götürecekti. Affedersiniz kadın becerecektim. Erkek olacaktım. İtiraz ettim. Unutuldu gitti.
3. ilişkim Izmir'e geliş sebebimde yine yakalandım.(evet insan salak olunca 3 ilişkisinde de uyuya kalarak telefon yakalatır.) Ama bu sefer farklıydı. Okuldaki rehber öğretmenime açılmıştım. Bir de bilen arkadaşım vardı üniversite öğrencisi. Ve mesajlarım cinsel içerikli değildi. Babamın yüzündeki o rahatlayış ifadesini anlatamam. Mesajlar aynen şöyleydi;
Kedi: Aşkım uykum var gözlerimi açamıyorum. Uyuyayım ben lütfen.
FakeJapon: Azıcık daha dur ya. Konuşuyoruz işte. Hem saatlerimiz uyuşmuyor. Okula da telefon götüremiyorsun. Özlüyorum.
Kedi: Uykum var.
Bundan sonrası yok. 20 küsur mesaj. Cevapsız çaģrı. Telefonumda da şifre yok babamlar istemiyor iki kere yakalayınca. Okuldan eve bir saat geç gidince telefonum kurcalanır arkadaşlarım tek tek aranır çünkü...
Neyse. Babam pek bir şey demedi telefonumu aldı elimden. Annem de ağlıyor. Tüm güvenimi yıktın diye. Anlamadığım nokta güveninin cinsel seçimlerimle ne gibi bir ilgisi olabilir. Düzeltiyorum bu bir seçim değildir! Kavgalar küfürler hakaretler. Kıyafetlerimin ayrı bir kirli sepetine konulması. Bana yemek verilmemesi. Kardeşlerimin benimle konuşmasının yasaklanması. Eve birisi gelince odadan çıkmama kuralı. Bunlar hep hafif şeyler.
Babam bir gün beni aldı dağın eteğine.
Babam: Oğlum sen si**lmekten mi hoşlanıyorsun?
Ben:...
Babam: Çok hoşuna gidiyorsa söyle iş yerime götüreyim hepsi bir posta atar.
Ben: Ağlamaya başlar...
Babam: Neden ağlıyorsun? Ne güzel fantezi yapmışsınız? Si**ni de yalarsın sen.
Ben: Yere çöktü artık kaldıramıyor.
Ve işe bundan sonrası acı. Babam vuruyor. Ben susuyorum ağlıyorum sessizce. O vuruyor.Her tokadında biraz daha kayıyorum karanlığa. O boğazımı sıkıyor. Senin gibi pislik yüzünden hapise girmeyeceğim diyor. Ve beni oracıkta titrerken bırakıp gidiyor.
Peki Kedi... Sen salak mısın tanımadığın birinin peşine Izmir'e geldin? Ben şu an fark ediyorum ki ben büyük bir depresyondaymışım. Kaçış yolu arıyormuşum. Üniversiteyi kazanmış olmam bile bana şu an mucize gibi geliyor. Lise ders bilgim hiç yok çünkü.
Bunları niye yazıyorum bana acıyın diye mi? Belki birileri okur. Ders edinir.. Çocuğunu korur. Çocuğuna farklı gözle bakması için birini uyarır. Bir değişiklik olur. Ben kendi çabalarımla pozitif düşünebilecek hale geldim. Bunları kendimi acındırmak için söylemiyorum. Saklanmayın. Birisinin hayatınızı karartmasına izin vermeyin. Zira ben artık hiç bir erkeğe güvenemiyorum. Izmir'de de tekim. Oradayken de tektim. Dost anlamında bile bir gay tanıdığım yok. Bu halde. Tek başıma savaşmak o kadar zor geliyor ki anlatamam. Umarım okurken birilerine bir şeyler katar bu yazı.
Sağlıcakla kalın.
Kedi
çok acı bir deneyim :// eğitimsiz ve toplum, mahalle baskısı altındaki ebeveynler...
YanıtlaSilToplum eğitimsizliği ciddi anlamda problemler ortaya çıkarmaya başlayalı seneler olmuş hala aynı kafada insanlar varken açıkçası gençlerimizin (artık ben nasıl bir yaşlıysam :P) içinden eşcinsel birilerinin çıkmasını istemiyorum :/
Sil