30 Mart 2015 Pazartesi

Kedi Aşık Olmuuş

Merhaba Patigiller!

Favorimi bulana dek size her yazımda farklı isim takmaya karar verdim kusruma bakmeyiniz efennim.

Bizim bu mal, aptal, özürlü ya da deli Kedimiz yeni yeni açılan bir insan. Kurduğu duvarlarını yeni yeni açıp "Ben de varım! Ben de bir bireyim!" demeye yeni yeni başladı. Bu yüzden güven onun için en büyük faktördü. Birileriyle yazışmaya başladı (Ah o Hornet yok mu ah!) ve birileriyle buluştu. O kadar samimi ve sıcaktılar ki başta çekindi, ürktü (tipik kedi). Sonra o sıcaklık ona o kadar büyük bir güven vermeye başladı ki onu kendine sığınak belledi, gözleri, kalbi, teni hep onu arar oldu.

Evet ben aslında tam anlamıyla birilerine kendimi vermedim ki veremem bu kadar sürede "Al bu kalp senin tapulu malındır!" gibisinden... Ben sadece çok güvendim. Ki çok zor güvenirim. Güvenim yıkılırsa da tekrar kurmak çok zor olur. Evet, birileriyle buluştum. Konuştuk, bana ortamı gösterdi, yağmurda aynı şemsiyenin altında onun omuzuna yattım (yazar burada özlemle gülümser), elimi tuttu (telefonuna dokunmayayım diyeydi ama tuttu yani banane) vee öptü diyemem öpmedi pislik.

Sadece iki kere buluştuk. Ve ben ilkine giderken hazırlanmamıştım bile, ikincisine ise o kadar çok hazırlandım ki bilse sırf ona üzülürdü yine bu olmazdı :/ Deli gibi yağmur yağıyor, her yer karanlık, gökyüzü magentadan eflatuna geçiş yapıyor, onun kolu benim omzumda, benim başım onun omuzunda, elim elimde ve sıcaklığını hissediyorum teninden yayılan o tatlı kokuyla. Kendime kızıyorum şu an neden öpmedin diye. Akıl işte. Neys. Bu ona güvenme, gözlerimin onu araması, "Nerededir acaba?" diye düşünme evlerine ne zaman geçtim ben bile fark edemeden kendimi onun fotoğraflarına bakıp "Ne güzel gülümsüyor öyle şerefsiz yaaa (yazarın içi eridi kalmadı bittiiii)" diye iç çeker halde buldum. Durum bu haldeyken ağzını aramaya gerek kalmadan direk "Biz arkadaşız." mesajını ekranımdan çıkarıp yüzüme şöyle şaklata şaklata vuraraktan beni kendime getirdi.

Olmayan aşk hayatım boyunca görebileceğiniz en olgun halimle zerre acı ve pişmanlık duymadan (Artık yalandan nevri dönen yazar yavaştan çarpılmaya başlar) ona "Biz daha fazla konuşursak işler kötü yöne gidecek. Ben sana doğru çekiliyorum ve şu an uzaklaşmazsam ben acı çekeceğim ve sen ya kendini yırtacaksın kalbimi kırmadan konuşmayı kesmek için veya reddetmek için, ta da rahatsız bir şekilde direk konuşmayı keseceksin gördüğün yerde yüzüme bakmayacaksın, çünkü benden hoşlanmıyorsun biliyorum." yazdım ve yollayıp uyudum (gülmeyin).

O kadar korkmuştum ki cevabından , o kadar hazır değildim ki kaçtım. Ve o uyuz ne yazmış, "Sen öyle istiyorsan *3 Tane Utanmış Smiley*" ..........!!!!!

Arkadaş kalalım falan dese bari ona bile "Mesudum çok mesudum!" diyerekten kırlarda sekecektim ceylan gibi. Olmadı kaderde yokmuş. Neyse öhüm. Ertesi sabah kalbim ağzımda telefonu elime aldım mesajlara girdim. Gülmüş beyefendi. Dalga geçmiş. (Planet Romeo da nicki farklıydı ben de o nicknini yazıp gülmüştüm. O da Planet mi indirdin yazmış. Hödüklüğe bakar mısın İlan-ı aşk ediyorum ben orada, adamsa "Ahahahah Planet mi indirdin?" evet canım plinit indirdim. Uyuz.) Bende bir moral çöküklüğü ki sorma. Ağlayamıyorum, ağlasam rahatlayacağım . İki gün geçti acım daha taze. Çok özledim ya of.


Onu unutana kadar uyusak oluyo mu?

24 Mart 2015 Salı

Duvarları Yıkmak

 Merhaba!
Kedi size yazmayı aslında çok daha önceleri planlıyordu ama olmadı (tembellikten). 

Bir önceki yazımda bahsetmiştim 3 önemli olaydan. Bunlardan biri lens alışverişimdi. Asya hayranı olduğum için onların trendlerini de sıkı şekilde takip ediyorum. Yıllardır bilinen Circle Lens leri ben onlarda görünce neye uğradığımı şaşırdım çünkü gözlerin daha büyük görünmesini sağlıyor, uyanık ve dinç görünmeniz için gözlerinizi açıyor. Bu sayede küçük göz konusunda kompleksi olan Asyalılarımızın gözleri daha büyük ve yuvarlak görünüyor... Ben de kör olduğumdan ve gözlüklerimden sıkıldığımdan bir farklılık istedim(tamamen onlara olan özentimden kaynaklı). 


Bir diğer olay Hornet programı ile tanıştığım biriyle buluşmamdı. İlk kez buluşacaktım ve neyime güvenerek kabul ettim bilmiyorum ama ettim. Buluşacağımız yeri ve saati ayarlayınca geriye bir tek hazırlanmak kalıyordu ki en önemli kısımdı benim için. Uzuun uzun düşünerek hazırlandım ve yola koyuldum. Yol boyunca mesajlaşıyorduk "Geldin mi? / Neredesin şu an?" gibisinden. Buluşacağımız yere vardığımda mesaj attım orada olduğumu bildirmek amacıyla ve gelen kutumu yeniledim. Yenilememle mesajlarının yok olması bir oldu. Hem üzüldüm hem şaşırdım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken çevremde hala onu arıyordum. "Engelledi galiba... Belki ben yanlışlıkla engellemişimdir." düşünceleriyle programın altını üstüne getirdim ama yok, ben engellememişim. Bunları yapana dek yarım saat geçmişti ve ben hala çevremdekilere bakınıyordum. Gelirse pişman olmamak için orada bir yarım saat daha bekleyip dönmeye karar verdim. Tabii ki gelen giden olmadı ve engellenmiştim.

Kedicik zorla yuvasından çıkmıştı o da hayal kırıklığı dolu oldu iyi mi !

17 Mart 2015 Salı

Bir Türk Filmi Klasiği; Fortlanmak + Toplu Taşıma Tacizleri

Eveet. Duşumu aldım, maskemi yaptım ve olmazsa olmazım çilekli sütümü içerkene sizlere sıkıcı hayatımdan bir "Annyeong!"(Küfretmedim Annyeong Korece'de Selaam/Merhabaa dimek.)

3 önemli (ıı bir tanesi size o kadar da önemli gelmeyebilir kkk ~) event meydana geldi son yazımdan beri. Hornet denilen uygulama ile biriyle buluşacak cesareti gösterdim, Asya'nın göbeğinden gelen lenslerim sayesinde gözlüklerimden kurtuldum, metroda tacize uğradım.

Evet evet. Bayağı travma atlattım sayılir. İyiyim ama. Yani umarım iyiyimdir. Şimdi İzmirli gençler bilir Göztepe ve Karşıyaka meselesini. Azılı rakiplerimiz sağolsunlar bazen çizgiyi aşabiliyorlar. Öhüm neyse. Ben yurtta kaldığımdan kargo alamıyorum. Geliyor, idare alamıyor ve yetmiyor bize haber verilmiyor. Bu yüzden kargomun kaybolmasından korkarakadres olarak okuldan samimi bir arkadaşımınkini verdim. Kargo gelmiş ama ailesi durumu açıklayamamışlar. PTT görevlisi beni aradı ama nasıl ukalayız.

"Siz o adreste ikamet(umarım böyle yazılıyordur) etmediğinizden kargonuzu teslim de edemedim ihbar belgesi de bırakamadım. Telefonunuzu görmesem kargoyu çoktan geri göndermiştim. -Bu arada ben durumu açıklıyorum - Yani ben bu kargoyu merkez şubeye ihbar edeceğim. Onlar geri postalamadan siz bir gidip deneyin şansınızı. Artık görevlinin insafına kaldınız. Dıt dıt dıt..."

Bu konuşmayı da okula giderken yaşıyorum tabii bende moral 0. 1 ay bekledim o kargo için ben lan. Merkez şube de ebesinin hörekesinde. Git Allah git. Neyse ertesi gün haftasonuydu ve ben internette araştırıp Merkez Şubelerin Cumartesi günleri öğlene kadar açık olduklarını okudum. Bir umut çıkıverdim yola. Gittim ama geç kaldım tabii kapalıydı. Dönerken metro istasyonu tıklım tıklımdı. Göztepe'nin maçı varmış. Ağzına kadar dolu olan trene binmeye çalıştık tabii ite kaka. Ben de kapının hemen önüne kaldım. Tam karşımda da 10-15 kişlik bir Göztepeli grubu var. Birisi aniden yanıma yaklaştı ve kıkırdayarak "Bakın burada ne buldum." dedi. Diğerleri katıla katıla güldüler ve ardından kalçamın hemen altına tekme yedim. Ne olduğunu anlamak için döndüğümde birini yerde gördüm. Herhalde sendeledi ve düşerken istemsiz olarak ayağını bana doğru savurdu diyerekten önüme döndüm ama belimde bir baskı var. Birileri dirseğiyle(olduğunu düşünüyorum) beni dürtüyor. 1 olur 2 olur 3 olur. Bunlar gülmeye devam ediyorlar. Başta bana sırıtan arkadaş da "Istersen arkanı kapıya dön kardeş *hahahahha* ne olur ne olmaz" diye kahkahayı patlatmasın mı? Bunlar aynı anda bana dokunmaya başladılar. Biri parmaklarını pantalonumun arka cebine sokar diğeri baldırımın arkasını okşar. Terliyorum sinirden, çok fazlalar yardım çağrısı atarcasına insanların gözlerinin içine bakıyorum. Hepsi kafayı çeviriyor. Yardım edin diye sesleniyorum kimse duymuyor.

Daha o kadar salağım ki "Müsaade eder misiniz?" diye sorup bir sonraki durakta iniyorum. Orada da peşmden geliyorlar ve ben aktarma yapacağım onları kaybetmek için. Özel firmanın metrosune doğru ilerlerken kendimi hem ağlar hem koşar halde buldum. Kalabalığı gördüğüm yerde aralarına dalıyor, ortalarında saklanıyordum. Böyle böyle ilerlerken kendimi kaybettirdiğimden emin olunca rahat rahat ağlayıp yurda döndüm.

Kedicik cidden çok korkmuştu. Titreye titreye saklanacak bir delik ararken yine bir başına olduğunu hatırlamak biraz ağırdı...

~

1 Mart 2015 Pazar

Aile Kurmak ve Aile Olabilmek

Ben hiç bir zaman bir aile olduğumuza inanmadım ki bu durumun en büyük örneği kendilerini zerre alakadar etmeyen bir konudaki tercihimi öğrenen ailemin tutumuydu.

Oda arkadaşlarımla aram çok kötü. Duş jeli veya şampuan kullanmayı bilmediklerinden içerisinin kokusu gerekse yataklarından yayılan koku yüzünden sürekli olarak uyarmaktan artık ben yoruldum. Sifon çekmeyi bilmeyen bir çift zekanın klozet kapağını kapadım diye benimle tartışması da ayrı saçmalık. Yemekhanede ekmek yememem "gavur" olarak damgalanmama sebep oldu. Canım istediğinde en yakın Kipa'dan gidip meyve almam da "zengin züppe" diye anılmama....

Tabii bu can sıkıntısını aileme anlatmayı daha senenin başından kestim. Ne zaman açıklasam sorunlarımı "Sen istedin orada okumayı katlanacaksın." dediler. Ve ben bu saçmalığı çekmeye devam ettim.

Pizza yemeye götürdüğüm barzolar hayatlarında pizza yememişler cidden. "Ben yedim pizza ya severim" dediler. Ben de karışmadım ne seçtiklerine ya da düşüncelerine. Ben pizza uzmanı sayılmam ama en azından bilmediğim bir şeyi yerken damak zevkimi anlatır ona göre yardım isterim ki sevmeyeceksem bile en azından damak tadıma yakın olsun diye. Tabii yedikten sonra da "Aynı fiyata iskender yerdim ben be. O neydi lan öyle" muhabbetiyle karşılandım ki bu da o zengin züppe olayının temel taşı oldu. Gratis alışverişlerim onların çok ilgisini çekiyor çünkü bırakın kozmetik satan bir shop a girmeyi kozmetik reyonundan kendilerine deodorant almaya bile çekiniyorlar.

Anneme anlatıyorum olanları. Sonra gece gece telefonla konuşma muhabbeti çıktı ve kavga oldu odada. Biri birine gıcık olunca doğal olarak her hareketi gözüne batıyor. Bu yüzden de bir sürü salak saçma konudan kavga çıkıyor. Annem az önce beni aradı ben de meşgule alıp mesajla dönecektim. Açıklamasını yazıyordum ki tekrar aradı açtım kısaca görüşüp kapadım hemen arkadan laf yedim tabii ki. Ondan sonra ben anneme uzun uzun mesajları attım arkasından benden 5 yaş küçük kardeşim ağzıma etti affedersiniz. Demediği şey kalmadı ve ben hayretler içerisinde okudum mesajları. Neye uğradığımı şaşırdım. Nereden buluyordu bu saygısız davranabilme hakkını biliyordum.


Ailem beni sürekli ezdi ve kardeşlerim ezince de doğru bir şey yapıyorlarmış gibi güldüler. Onların da bilinç altına  "Onu ezmek doğru bir şeydir"şeklinde bir yapı oturdu. Semesterdan bu yana ağlamadan geçen tek bir günüm bile olmadığı için aileme buradan teşekkür ederim.

"Sizleri sevmeye ve güvenmeye çalıştıkça elinizden geldiği kadarıyla beni itiyorsunuz. Sizden uzaklaşıyorsam bu sizin yüzünüzden teşekkürler." (asla okuyamayacakları mektubumdan kesit.)

Kedi Depresyonda
 ~