26 Şubat 2015 Perşembe

Yalnız Kedi

300 küsur köpeğin ortasında kalmış bir kedi olarak yardım çağrısı yapmaktan ciğerim soldu.

Ben.


Üniversitede yurtta olmanın verdiği bütün depresif yan etkileri kemiklerime kadar hissediyorum. Yalnızım; oda arkadaşlarım barzoluktan ölmek üzereler. İsilik döküyorum; adamlar istediğimiz zaman nevresim takımlarımızı değiştirmemize izin veriyor ama oda arkadaşım tam 4 aydır aynı nevresim takımını kullanıyor = odaya burnuna mandal takmadan girilmiyor. Bir de sabah 4'e kadar uyumayan tayfa var ki sağ olsunlar sayelerinde hiç derse geç kalmıyorum. Tenks.

Çoğu zaman pes etme sınırına ulaştım. Yanımdakinin siyasetini dinlemekten ciğerim soldu. Laptop'umda yazı yazmaya kalkınca "Klavyeyle daha ne kadar boğuşacaksın?" diye laf yer oldum. Eve çıkacağım kafa bir arkadaşım ya da sevgilim olmadığından mahkumum buralara bu sene anlayacağınız. Artık ağlama krizlerime devam ben bunu hak etmiyorum diyerekten...

Askerliği düşünemiyorum bile ^^

Çok titiz bir şekilde ve en ince ayrıntısına kadar düşünen birisi olduğumu söylemekten nefret ediyorum ama bu yüzden kafama çok takıyorum. 6 kişiyle aynı banyoyu kullanırken bir kaç kere midemdekileri çıkarttığım doğrudur. Zira sifon nedir bilmeyen arkadaşlarla yaşıyorum. Laf etmeye geldiği zamansa çeneleri asla düşmüyor. Anneleri hiç mi temizlik öğretmemiş onu da merak ediyorum ayrıca...

Bir de sanki akrabam gibi giyimimden davranışlarıma kadar bir süzüşleri var aklınız hayaliniz almaz. Ben anne babamdan (ki ne kadar baskıcı olduklarını anlattım.) bu kadar anormal bir süzüş görmedim bunlardan görünce tuhafıma kaçıyor.

Duyurulur :D İzmir'de ev arkadaşı arayan gençlerimiz görüşmeye açığım :P :D

Delirmek üzereyim help.
Kedi..

23 Şubat 2015 Pazartesi

Ölümle Yüz Yüze

Hayat her zaman toz pembe değildir...

Komikli görünmeye çalışarak yaptığım girişten sonra asıl yüzümü göstermek istedim.

14 yaşında ilkokulu yeni bitirmiş liseye geçiş yapacağım yazın verdiği heyecanla sınav sonuçlarını bekliyordum. Babam beni sürekli iş yerine (bir dükkandan çok topluma açık bir merkez - spor, eğlence vb. - ama ne olduğunu açıklamayacağım) çekiyordu. Çünkü resimlerimde hep ölen birileri vardı. Ve başında ağlayanlar...

Hep ağır konuları işleyen rock ve türevleri müzikleri dinler genellikle ağlardım. Beni mutlu eden şeyler kitaplar ve resim çizmemdi. Onlar olmadan bu konuma gelemezdim diye düşünüyorum. Neyse. Babamın iş yerinde yine sıradan bir gün orada bakıcılık yapıyorum kardeşlerime, bir çocuk yaklaştı bana. Oturuyordum. Dolayısıyla önüme geldiğinde başımı kaldırdım. Kafası ve omuzları tam güneşin önüne geldiğinden filmlerdeki gibi bir görüntü oluştu. Tıpkı aziz figürleri gibi :P 

Yanıma oturdu. Gözleri bal rengiyle kahverengi arası anormal bir renkti. Anormal diyorum çünkü ışıkla canlandığına yemin edebilirdim. Sanki irisleri akışkan parlak bir sıvıyla doluydu. Tanrım kalbim çok hızlı çarpıyordu. Sonra adımı tahmin etti.(Babam söylemiş. Öyle zihin okumak filanlar yok. Maalesef. ) Kendini tanıttı. Ve ben eridim. Sesi çok güzeldi. Dağınık saçları 1-2 aylık uzatılmıştı. Biliyordum çünkü aynı saç modeline sahiptim. Geniş elmacık kemiklerinin üzerine serpiştirilmiş çilleri çok yakışıyordu. Kalın kaşlarının ardındaki gözleri sadece çok yakından belirginleşiyor onun dışında uzaktan birer çizgi halini alıyorlardı.( Miyop olmama rağmen gözlerinin içine kadar incelemişim.)

Benim istediğim lisede 1. sınıfı bitirdiğini ve babamın iş yerinin sahibinin oğlu olduğunu söyledi. Babası açılsın diye oraya ücretsiz çalışması için gönderiyordu onu. Benim hikayemin aynısıydı yani. Ve ben o günden sonra, istemeden gittiğim o iş yerine her gün gittim. Tüm yaz...

Telefonum yoktu henüz. Babam onların arasında utanıp sıkıldığımı görünce almıştı bir tane. Dünyalar benimdi artık. Bir de numarasını almıştım. Mesajlaşıyorduk. (O zamanlar eşcinselliğin ne olduğunu bilmiyordum. Ve itiraf etmem gerekirse ondan sonra kimseye böyle saf bir aşk besleyemedim.) Ona sürekli şiirler yolluyor, onu ne kadar sevdiğimden bahsediyordum. Hiç yanında cinsellikten bahsetmediğimden bir gün sorgulamıştı. Ben de abartılı şekilde bahsetmeye başladım. Sonra anladı istemediğimi ve gerek olmadığını söyledi. Abartıydı ve gereksizdi. Çünkü bilmiyordum. Çünkü ben ilk kez boşaldığımda ağlamıştım korkudan. Babam bana asla bahsetmezdi bu konulardan ve vücudumu bana tanıtmamıştı. Lisenin ilk yılı boyunca mastürbasyon yapmadan her uykumda boşaldığımda korka korka kendi çamaşırlarımı yıkarken ağladığımı bilirim, bende sorun var diye düşünerek. Neyse...

Ona şarkılar öneriyor aşk sözleri yazıyordum. Hiç terslemedi beni. Hatta arkadaş ortamına çağırdı. Babam izin vermedi gidemedim. Ona en sevdiğim kitaplarımı verdim okusun diye. Okumadı :) Liseye başlamadan 1 ay önce benimle konuşmayı kesti. Ve benimle aynı katta olduğundan teneffüslerde göz göze gelince ağlayasım gelirdi. Edebiyat öğretmenlerimin bayılarak okuduğu denemelerimde ve kompozisyonlarımda her konuyu ondan örnek vererek, ona yorarak ele almıştım. Beden eğitimi derslerimiz bir üst sınıflarla ortaktı ve onların sınıfıyla birlikte giyiniyorduk. Tüm arkadaşları ayakkabı bağcıklarımın birinin renginin diğerinden farklı olmasıyla ilgili dalga geçiyordu. Erkekliğiniz ayaklarınızda mı? diye sorunca da susuyorlar penisimi göstermemi istiyorlardı. Ben bu ortam için çok farklıydım. Çok korkak ve çekingendim. Ona bir sürü resim çizmişim. Ama o veremeden benimle konuşmayı kesmişti.(3. sınıftayken bir arkadaşımla gönderdiğimde aldığını görünce de saatlerce ağlamıştım.) Ona hiç cinsel açıdan ilgi duymamıştım. Sadece elini tutmak bir de öpmek istiyordum. Onunla uyumak hatta ona yemek yapmak. Mastürbasyonu öğrendiğimde pişman oluyordum. Ona ihanet ediyormuşum gibi geliyordu. Çünkü bastırılmıştım. Çünkü bilmiyordum.

Ve ardından ilk sanal ilişkimi facebookta 2. sınıftayken yaşadım. Kendimi tanıma evresindeyken her iki role de bürüneceğimi düşünüyordum. Ve eşcinsellik sadece sexti benim için. Çünkü sorabileceğim bana rol model olabilecek kimsem yoktu. Ortamda herkes kendini pazarlıyordu. Bu yüzden ben onunla bunları yapamam diyerek onu arkadaşça seviyorum diye kendimi kandırmıştım. Yanlış başladım bu ortama. Deli cesaretiyle telefon numaramı verdim. Nefes alış verişlerimle boşalan insanlarla muhatap oldum. Görebileceğiniz en iğrenç girişi yaptım eşcinsel hayatıma. Her zaman narindim. Hep sevimliydim(feminen anlamında) ve hep bebeklerle oynadım. Evciliğe bayıldım. Prenses resimleri çizmesi için anneme yalvardım. Aynısını çizmeye çalıştım. Ve gün geldi uyuya kaldığım bir anda mesajlarımı yakaladılar. Tabii ki penitration(böyle yazılıyordur umarım) gibi terimler değil açık öz anlatımla birbirimizi sanal olarak tatmin ettiğimizden ailemin anlaması saniyelerini almadı. Ne mi oldu? Annem kasıklarımı tekmeledi. Saçlarımdan tutarak beni yatak odalarına sürükledi ve babama okuttu mesajları. Babam o kadar hızlı vurmuştu ki acıyı hissedememiştim. Telefonuma el koydular.

2. ilişkim bana istediğim her kitabı alan Çakma Model. Onda da uyuklarken yakalandım. Bu sefer babam beni liseden almak için okuluma gitti. Beni odaya kapayıp 3 gün çıkarmadılar. İngilizce öğretmenim babamı okuldan kovmuş. Herkese intihar ettiğim haberi yayılmış. Müdür yardımcımız yasal yollara başvuracağı konusunda tehdit etmiş babamı. Ve 3. günün sonunda beni odadan çıkardıklarında ağlamaktan göz pınarlarım kurumuş bir vaziyette onlara sarılmak için sabırsızlanarak karşılarına çıktım. Hiç bir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Onlara olan sevgi sözcüklerimi bir bir yutup attıkları nutukları dinledim. Babam beni kerhaneye götürecekti. Affedersiniz kadın becerecektim. Erkek olacaktım. İtiraz ettim. Unutuldu gitti.

3. ilişkim Izmir'e geliş sebebimde yine yakalandım.(evet insan salak olunca 3 ilişkisinde de uyuya kalarak telefon yakalatır.) Ama bu sefer farklıydı. Okuldaki rehber öğretmenime açılmıştım. Bir de bilen arkadaşım vardı üniversite öğrencisi. Ve mesajlarım cinsel içerikli değildi. Babamın yüzündeki o rahatlayış ifadesini anlatamam. Mesajlar aynen şöyleydi;

Kedi: Aşkım uykum var gözlerimi açamıyorum. Uyuyayım ben lütfen.

FakeJapon: Azıcık daha dur ya. Konuşuyoruz işte. Hem saatlerimiz uyuşmuyor. Okula da telefon götüremiyorsun. Özlüyorum.

Kedi: Uykum var. 

Bundan sonrası yok. 20 küsur mesaj. Cevapsız çaģrı. Telefonumda da şifre yok babamlar istemiyor iki kere yakalayınca. Okuldan eve bir saat geç gidince telefonum kurcalanır arkadaşlarım tek tek aranır çünkü... 

Neyse. Babam pek bir şey demedi telefonumu aldı elimden. Annem de ağlıyor. Tüm güvenimi yıktın diye. Anlamadığım nokta güveninin cinsel seçimlerimle ne gibi bir ilgisi olabilir. Düzeltiyorum bu bir seçim değildir! Kavgalar küfürler hakaretler. Kıyafetlerimin ayrı bir kirli sepetine konulması. Bana yemek verilmemesi. Kardeşlerimin benimle konuşmasının yasaklanması. Eve birisi gelince odadan çıkmama kuralı. Bunlar hep hafif şeyler.

Babam bir gün beni aldı dağın eteğine. 

Babam: Oğlum sen si**lmekten mi hoşlanıyorsun?
Ben:...
Babam: Çok hoşuna gidiyorsa söyle iş yerime götüreyim hepsi bir posta atar.
Ben: Ağlamaya başlar...
Babam: Neden ağlıyorsun? Ne güzel fantezi yapmışsınız? Si**ni de yalarsın sen.
Ben: Yere çöktü artık kaldıramıyor.

Ve işe bundan sonrası acı. Babam vuruyor. Ben susuyorum ağlıyorum sessizce. O vuruyor.Her tokadında biraz daha kayıyorum karanlığa. O boğazımı sıkıyor. Senin gibi pislik yüzünden hapise girmeyeceğim diyor. Ve beni oracıkta titrerken bırakıp gidiyor.

Peki Kedi... Sen salak mısın tanımadığın birinin peşine Izmir'e geldin? Ben şu an fark ediyorum ki ben büyük bir depresyondaymışım. Kaçış yolu arıyormuşum. Üniversiteyi kazanmış olmam bile bana şu an mucize gibi geliyor. Lise ders bilgim hiç yok çünkü.


Bunları niye yazıyorum bana acıyın diye mi? Belki birileri okur. Ders edinir.. Çocuğunu korur. Çocuğuna farklı gözle bakması için birini uyarır. Bir değişiklik olur. Ben kendi çabalarımla pozitif düşünebilecek hale geldim. Bunları kendimi acındırmak için söylemiyorum. Saklanmayın. Birisinin hayatınızı karartmasına izin vermeyin. Zira ben artık hiç bir erkeğe güvenemiyorum. Izmir'de de tekim. Oradayken de tektim. Dost anlamında bile bir gay tanıdığım yok. Bu halde. Tek başıma savaşmak o kadar zor geliyor ki anlatamam. Umarım okurken birilerine bir şeyler katar bu yazı.

Sağlıcakla kalın.

Kedi

22 Şubat 2015 Pazar

İlk Patiler...

İlkbahar Geliyor !

Kedimiz ilkbahar doğumlu olma olup kış manyağı olmasındaki ana etkenlerin doğduğu saatlerde yağan sağanak yağmur ve arkasından gelen fırtına yüzünden yaşanan kış soğuklarının olduğunu düşünüyor. (Yazar burada kurduğu cümleye tekrar bakar ve gözleri dolar.)

Yine lise yıllarımdan birinde semester biteli çok olmamıştı. Yine can sıkıntımdan çeşitli sosyal ağlarda sürekli birileriyle konuşma çabası içindeydim ama kimse benim kafama uymuyordu. "Neden dışarı çıkıp ortama göz atmadın?" diye soracak olursanız;
1. Antisosyal ve çekingenin önde gideniyim.
2. O zamanlarda yaşadığım ilde herhangi bir homosexuel belirti gösterdiğiniz an ya aileniz tarafından öldürülüyor, ya da halk (bu hakkı kendilerinde nasıl buluyorlar hala anlamış değilim) tarafından şehirden uzaklaştırılıyordunuz. Gerçi hala öyle değişen bir şey yok yani...

Neyse öhüm. Deli gibi bir sıkıntı var üzerimde ki sormayın. Bir de o zamanlar facebook üzerinden çok büyük olaydı bu gay hesaplar. Herkes popüler, herkes bir aileye mensup, sürekli partilemeler, "Ay dün çok eğlendim. Çokkiseldi." ler. Ben de kuduruyorum bu profillere girip girip. Fotoğrafımı yükleyecek cesareti de kendimde yeni bulmuşum(; zira çevremin verdiği baskı yüzünden nereye gidersem gideyim üzerimden hiç silinmeyecek bir şüphecilik ve çekingenlik yerleşmiş durumda üzerime.) doğal olarak daha bir çekingen davranıyorum beğeni alırsam da dünyalar benim oluyor. Sevilebileceğime inanıyorum hani. Şimdi ben böyle takılırken birileriyle sanaldan ilişkisi var modunda bir şeyler yaşadım. Tabii bunlardan biri vardı ki kilit nokta o. Kendisi 10 15 kişiyle hem gerçek hayattan hem sanaldan gerek evlerine giderek, gerek ormanda, gerek fotoğraflaşarak ilişki yürütüyormuş. Benim de kendimi yeni kabulleniş dönemlerim nasıl mutluyum benden hoşlanıyor diye (noob).

Ardından ayrılıyoruz. Bende de ergenliğin görüp görebileceği en büyük depresyon belirtileri var. Bla da bla. Çok pişmanım tabii gençliğimi heba etmişim de, ah da vah da (ne gençlik ama haha) muhabbetini yapmadım değil ama yani şimdi geçmişte kaldı naapabilirim. Neyse. Birisinden mesaj geldi.Tanımadığım etmediğim bir insancık. Profil fotoğrafında 11-12 yaşlarında bir çocuk. Dedim "Nooluyoruz?" Konuşuldu, edildi ve eylenildi(eğlenmek değil; eylemek. Lüffen yapmayın pls.)

Bu bizim Kilit Noktası'nın benimleyken fingirdediği bir arkadeşceğizimizmiş. Bayağı anlattı işte şurdanım, şu markanın modelliğini ve mankenliğini yaptım (tipin model ve mankenle alakası yok!), babamın şu şirketi var. Şöyle zenginim böyle popiyim. Muhabbeti bayağı iyidi sarıyordu. Telefon numaramı istedi ki ben ilk defa birine telefonumu veriyordum LOL. Sonracığıma, o gece sabah 4'e kadar konuştuk. Doğal olarak soracaksınız... Bu benim eskimin eskisiyljsgş ve ben onunla sabah 4'e kadar konuştjnfask . Evet malım.

Teklif etme çıkma muhabbetinden bahsetmiyorum yolun gidişatı belli zaten. 1.5 sene arkdşlr. 1.5 sene. Lan ne kontör(o zamanlar tl ye alışamadıydım.) gitti ona be. Neysem. Bu arkadaşımızın adı Çakma Manken. Birazdan kimin kim olduğu karışacak çünkü haha. Kendisi öküzün önde gideni olma vasıtasılığını yerine 5 Pek İyi ile yerine getirirken arada 3 Orta ile romantik olabiliyordu. ( Karnesine yazdım annesine; romantik filmler eşliğinde sevgili nasıl mutlu edilir? temalı bir taktiksel muhabbet, çocuğunuzun bu dersinden Pek İyi ile geçmesinde büyük rol oynar. Pls  dikkat ediniz.) Bir gün telefonda konuşuyoruz. Konu kitaplardan açıldı. Hangi kitapları okumak istiyorsun aklında var mı? diye soruverdi. Ben de yardırdımasdas . Tamı tamına 1 hafta sonra... Adını verdiğim her kitap... Kapıyı açınca kucağıma verilmişti... Ne ağlamıştım ama (noob).

Sonra işte ayrıldık. Kendisi telefondayken bayılmış numarası yaptı filan .........(milyon tane nokta)
(Babamın yakalayıp beni öldürmek için ıssız bir yere çekişini sonra anlatacağım.)

Velhasııl kelam. Şimdi. Bende son 3 senedir manyak gibi Kore ve Kore Ürünleri (ahaha.) tutkusu başladı. Sürekli bir Koreli arayışı içerisindeyim. Ama nasıl öyle böyle değil. Bileniniz vardır belki;
interpals.net ve studentsoftheworld.com gibi siteler aracılığıyla yabancılarla tanışabiliyoruz. Ben de her gün aralıksız oralardayım. Sırf çekik yüzü göreyim diye. Akıllı telefona yeni geçişim. Kik denilen bir uygulamayı keşfettim. Google Play'de bir de nickimi paylaştım. Şööyle 6 ay sonraları falan. Birisi yazdı ama nasıl yakışıklı Ya Rab! (tövbest.) Konuştukça ortak noktalar filan derken bu Japon hayranı çıktı. Kendisi Alaman-Türk karışımı bişi. E doğal olarak sarışın.....!! Konuştukça bu bana bakar mı lan? oluyorum ama o kadar uzun zamandır da birileriyle görüşmediğimden ilgi açlığım tavan durumda. Verdiği ilgiyi direk mideye indiriyorum. Şimdi burası çok karışık ve oldukça komik... Fotoğraflarla açıklayacağım.
Andreja Pejic - Androjen Model olarak tanınır. Yanlış bilmiyorsam cinsiyet değiştirdi.
Bana yollanan ilk fotoğraf bunun tıpkısın maskülen hali idi.
Ve uzun uzun konuştukça ben Koreli beğendiğim ünlüleri(idoller) anlatıyordum ona. Bayağı da kıskanıyorduk hani (yersen.) Bir de şu var fotoğraf da istedim çakmağıyla. Not alın bunu.

Lee Chi Hoon - Ulzzang(Korece'de Yüz Güzeli anlamına gelen bu terim, göze güzel görünen ve model olarak çalışan insanlara verilen bir nevi ünvan.)
Bir kaç gün sonra buna dönüştüğünü söyledi. Tabii bende beyin felç. Almadı yani. Kaldıramadım. Ha ne oldu ? Sorgulamadan devam ettim. (hönk.)


Eveet ve bu arkadaş İzmir'de yaşadığını filan söylediğinden ben de buraları tercih edip geldim . Ne oldu ? Kendileri kız çıktadlfnafl ... Otobüsteyken terkedildim lan nasıl ağladım siz tahmin edin.

Bu hayatımın şimdiye kadarki aptallıklarımın bir traileri idi. Umarım biraz da olsa okurken eğlendirebilmişimdir sizleri. Ayrı ayrı uzun uzun anlatacağım ilişkilerimi de :P (hala vakit varken kaçın)

Bye~

Yeni Evlat Edinilen Şapşirik Kedi

Merhaba!

Ben Kış Kedisi ^^ 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. İlgi alanlarımın ve zevklerimin farklı olduğunu keşfettiğimden beri dünyaya daha renkli bakmayı öğrendim. Burada bizim gibi bir çok arkadaşımız olduğunu gördükçe ben de yazacağım diye bir heves kabarıverdi içim...

Tabii ki hepimizin anlatacak bir sürü hikayesi, derdi, umutları ve hayalleri var. Ama aramızda benim kadar saçmalayan bir insancık olduğunu hiç sanmıyorum. Bunları buraya yazayım ki ders olsun sizlere, kulaklarınıza küpeler takın üst üste....

Bu kedicik antisosyalin önde gideni. Bu yüzden yardımlarınızı esirgemezseniz çok memnun olurum ^^

Şimdilik bu kadar. Gerçekten sıkıcı hayatımı merak edenler olursa seve seve anlatacağım.

Bye ~